
İmparator Jüstinyen’in emriyle 532-537 yılları arasında inşa edilen Ayasofya’nın altında yer alan tünel ve dehlizlerde kapsamlı bir kazı ve temizlik çalışması yürütülüyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonunda devam eden bu çalışmalarla, uzun yıllardır moloz ve toprak yığınlarıyla kapalı kalan yeraltı geçitleri birer birer ortaya çıkarılıyor. Gün yüzüne çıkarılan bu yeni alanlarda daha önce bilinmeyen geçitlere de ulaşıldı. Ayasofya’nın bu gizemli yeraltı dünyasının, yakın gelecekte ziyaretçilere açılması hedefleniyor.
Prof. Dr. Hasan Fırat Diker, Ayasofya’nın yeraltındaki gizemli yapılarıyla ilgili bilgileri Hürriyet muhabiri Uygar Taylan’a paylaştı.
“Proje, mimarlık tarihi ve arkeoloji açısından büyük katkı sağlayacak”
Çalışmalara 2020’de taptıkları 3 boyutlu altyapı belgeleme işleminin ardından Kültür Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün desteğiyle geçen yılbaşı başladıklarını söyleyen Diker, “Çalışma tamamlandığında, mimarlık tarihi ve arkeoloji açısından büyük katkı sağlayacak bu proje, İstanbul’un görünmeyen güzelliklerini görünür kılacak” dedi.
Ziyarete açılışın çok uzamayacağını söyleyen Diker, “Yeraltı yapılarının birbirleriyle olan ilişkileri ortaya çıktıkça yeni mekânlar keşfediyoruz. Her alan ziyarete uygun değil, ancak içine girilebilecek, erişimi mümkün büyük yeraltı bölümleri ziyarete açılabilecek” diye ekledi.
Diker, yer altındaki yapılara dair şu açıklamalarda bulundu:
“En büyük yeraltı yapılarından biri, 18 ve 19’uncu yüzyıllarda yok olan revaklı avlunun bodrum katı. Eğimli arazi yapısı nedeniyle bu alan bodrum olarak kullanılmış. Bugün en kolay erişilebilen kısımlar, artık var olmayan bu avlunun altındaki yapılar. Ayrıca kuzeydoğu cephesinde, Ayasofya’dan daha eskiye tarihlenen bir yeraltı mezarı var. Hem mimarisi hem de çift renkli mermer döşemeleriyle çok özel. Bu alanlara ek olarak, bodrum katıyla mezarı birbirine bağlayan ve Ayasofya’nın altını ve çevresini saran karmaşık tüneller ağı mevcut.
Çoğunlukla su hatları için değerlendirilmiş. Yani terakota (pişmiş toprak) su yolları var dehlizin içinde. Büyük bir kısmının içinde ancak sürünerek ilerlenebiliyor.
Ziyarete uygun alanlar, Ayasofya’nın avlusunun altındaki geniş mekânlar ve bunlarla bağlantılı koridorlar olabilir. Çalışmalar ilerledikçe bu alanlar daha net ortaya çıkıyor. Ayrıca, 4’üncü yüzyıla tarihlenen mezar yapısı da gezilebilecek alanlardan biri olacak.
Erişime imkân tanıyan yeraltı yapılarında, belli bir kota çerçevesinde, sınırlı sayıda ziyaretçi erişimi mümkün olabilir. Bakanlık gerekli düzenlemeyi yapacaktır. Randevulu sistemle, kalabalık oluşmadan girip çıkmak mümkün olacak.”
Haber Tekniği: Kum Saati